Oct 1, 2017

FG-7

7. BİLGİ KURAMI: DESCARTES
Giriş
Bu bölümde, ide kavramı Descartes felsefesi açısından incelenip, kartezyen felsefenin özellikleri ele alınmıştır. Descartes felsefesinde iki temel töz olarak iki ayrı unsur görülmektedir, bunlar madde ve ruh. “res extensa” ve “res cogitans” olarak da anlaşılan bu ayırım Descartes felsefesinin de temelini oluşturmaktadır. İde kavramının Descartesçı anlayış içinde ele alınması, onun bilginin oluşturulmasındaki etki bakımından olacaktır.
7.1. Descartes: İde Kavramı
Felsefe tarihinde “Düşünüyorum, o halde varım” ifadesiyle ünlü olan Descartes, modern felsefenin başlatıcısı olarak kabul edilir. Kartezyen felsefe olarak da tanınınan Descartes’ın felsefesi, yalnızca fiziksel dünyanın özelliklerini değil, aynı zamanda bu fiziksel dünyanın, gerçekliğin diğer öğeleriyle ilişkisini de açıklamayı hedeflemiştir. Bu hedefi doğrultusunda Descartes, bütün gerçekliğin iki ayrı tözden meydana geldiğini ileri sürer. Birbirine indirgenemeyen veya çıkarsanamayan bu iki töz, ruh ve maddedir.
Var olan her şey bu iki tözün farklı biçimlerde bir araya gelmeleri sonucunda oluşur. Buradaki anlamı ile töz, var olmak için kendisinden başka hiçbir şeye ihtiyaç duymayan şeydir. Maddi töz evrende belli yasalara tabidir. Bu yasalar vasıtası ile bütün fiziki süreçlerin açıklanması mümkündür. Evrenin her yerine yayılmış olan maddenin kendisine tabi olduğu yasalar, temelde basit mekanik yasalardır. Bu modelde dünya, belli bir yer işgal eden büyük bir makine olarak düşünülür. Bu makinenin her bir parçasını açıklayabilecek sistem geometridir. Bu makine belli unsurlardan bir araya geldiğine göre, bu unsurların hareketleri de kendilerinden ayrı, etkin bir güç ile bağlantılıdır. Makinenin bütünü, Tanrı’nın koymuş olduğu yasalara göre hareket eder. Fiziki dünyadaki hareketin nedeni ise, Tanrı’dır.
Fiziksel maddi varlık olmasıyla yer kaplayan her şey bir düzen halinde ve mekanik bir yapıdadır. Dolayısıyla yalnızca cansız nesnelerin değil, canlı varlıkların da hareketleri bu yolla açıklanabilir. Ancak bu mekanik dünyanın dışında kalan bir başka töz daha vardır. Mekanik yasalara tabi olmayan bu töz, düşünen, irade gösteren ruh. Yaratılmış her töz, onu her ne ise o yapan özsel niteliğe sahiptir. Maddenin özelliği yer işgal etme iken, ruhun özelliği bilinçli olma ya da düşünmedir. Descartes’a göre ruhsal töz ile, maddi töz arasında mutlak bir ayrım bulunmaktadır. Maddi tözün farklı biçimleri görünür olsa, bütün olarak düşünüldüğünde birdir. Ruhsal tözün ise en yüksek örneği Tanrı’dır ve bireysel ruhlar olarak da kendini göstermektedir.
İnsanın iki temel yetisi vardır. Bunlar anlama yetisi ve iradedir. Anlama yetisi, insanın bir şeyleri idrak etmesini sağlarken; irade şeylerin varolduklarını ve onlara ait olduğu düşünülen nitelikleri tasdik ya da inkâr eden yargılar verir. Her iki yeti de, insana Tanrı tarafından verilmiştir. Anlama yetisi, insan mümkün olan her şeyin idesine sahip olamayacağı için sonludur. Ancak irade için böyle bir sınırın varlığı söz konusu olamaz.
Bilginin güvenilirliği onun açık ve seçik olma özelliklerine sahip olup olmadığı ile ilişkilidir. Açıklık zihine dolayımsız olarak sunulan ve zihnin kolaylıkla bilincine varabilmesidir. Descartes’a göre insana yeterince güçlü bir biçimde etki eden şeyler açıktır. Açıklık ile ilgili olarak, diş ağrısı gibi canlı duyu deneyiminden veya düşünme gibi zihinsel faaliyetlerden hareketle örnekler verilir.
 “İnsan bütün bu örneklerde, ister duyu deneyimlerinde ya da ister zihinde olsun, bir şeyin ortaya çıktığını, orada olduğunu fark eder, daha doğrusu farketmeden yapamaz.”54
Seçiklik ise, başka her şeyden farklı ve yalnızca kendisinde açıkça varolan bir şeye işaret eder. Bir şey seçik olmaksızın yalnızca açık olabilirken; açık olmaksızın seçik olamaz.55 Bir duyu deneyimi ya da bir düşünce kendisinin tam olarak bilincinde olduğumuz zaman açıktır. Doğasının ne olduğuna emin olunmadığı durumlarda, yani diğer şeylerden ayırımı kesinleştirilememiş ise seçik değildir. Descartes’ın verdiği diş ağrısı örneğinde insan, dişinin ağrıdığından emindir. Bu onun için açıktır. Ancak diş ağrısının kaynağının örneğin, beyin mi yoksa dişin kendisi mi olduğunu; yoksa bu ağrının her ikisinden de mi kaynaklandığını bilemez. Bu durumda diş ağrısının varlığı kesin olduğundan açıktır; fakat başka bir şeyle karıştırılma olasılığı olduğundan ve başka her şeyden ayrılacak biçimde tanımlanamadığından seçik değildir.56
Açık ve seçik olmayan konularda verilen yargıların yanlış olması muhtemeldir. İnsan herhangi bir şey hakkında açık ve seçik bir bilgiye sahip olduğunda, bu şey hakkında yanılgıya düşmediğinden emin olabilir. Açık ve seçik olduğuna emin olmadığı durumlarda ise yargısını askıya alabilir. Açık ve seçik olanın sınırları dâhilinde kalındığında yanlışlığa düşülmez, ancak açık ve seçik olmayan doğru kabul edildiğinde yanlışlığa düşülebilir.57 Bu durumda yanlışlığın sorumluluğu, insanları yanıltmayan ve açık ve seçik olanı doğru olarak kabul etmeye zorlayan Tanrı’da değil, fakat insanın kendisindedir.
Fizik nesneler söz konusu olduğunda, açık ve seçik bilinebilecek yönlere, matematiksel özelliklerinden hareketle ulaşılabilir. Herhangi bir cisme ilişkin, açık ve seçik olan düşünce, o cismin belli bir şekle ve hacme sahip olmasından kaynaklanır. Dış dünyaya ait şeylerin yalnızca matematiksel özellikleri ile ilgili düşüncelere sahip olabiliriz; ancak bu bilgi şeylerin gerçekten var olup olmadıklarına ilişkin bir fikri bize sağlamaz. Descartes,
 “Uslamlamalarla ortaya çıkabilecek kimi başka apaçık doğruların, algıdan kaynaklanmadıkları halde anlığımızda bulunmalarını ‘doğuştan düşünceler (bilgiler)’olarak niteliyor. Her anlık, bütün anlıklara ortak olan bu doğuştan düşünceleri taşır. Bilgi, bunlardan, tıpkı matematikte yapıldığı gibi, tümdengelimsel çıkarımlarla üretilir: Doğuştan ideler ilk başta (çocuklukta) anlıkta belirgin değildir. Çocuk çevresini algıladıkça bunlar belirginleşir; bilinçli duruma dönüşürler.”58
Öyleyse, Descartes’a göre insan, bir takım doğuştan idelerle dünyaya gelir. Algı bu idelerin ortaya çıkışında tek başına yeterli olamaz. Akıl bu ideleri kullanmada zaman içinde gelişir, deneyim kazanır. “Ancak usun, doğuştan bilgiler yoluyla yoğurduğu algı bilgiye götürebilir. Bu da ancak tikel nesnelerin bilgisidir. Kalıcı, genel bilgi, anlıkta doğuştan bilgilerden çıkarsanır.”59 Dış dünya ile ilgili olarak insanın sahip olduğu ideler, onlar var olmasalar bile Tanrı’nın yaratmış olması ihtimali de mantıklı görünmemektedir. Çünkü Descartes’a göre Tanrı’nın, insanları aldatma ihtimali yoktur. Şu halde geriye yalnızca cisimlerin, duyulara konu oldukları biçimde var oldukları ihtimali kalmaktadır.
İnsandaki dış dünya ve cisimler ile ilgili olan idelerin nedeni, bizzat bu dünyanın kendisidir. 60Descartes’ın, şeylerin ne’liğine ilişkin düşüncelerinin önemli bir ayağını, şeylere nitelikleri üzerinde yapmış olduğu, birincil ve ikincil nitelikler ayrımı oluşturmaktadır. Ona göre, şeylerde bulunduğu düşünülen bazı nitelikler, aslında o şeylerin kendisinde bulunmamaktadır. Ses, tat, koku, renk vs. gibi özellikler nesnelerin ikincil nitelikleridir. İkincil nitelikler, duyuların durumuna bağlı olarak değişmekte olan, öznede varlık kazanan niteliklerdir. Bu nitelikler yalnızca algılamadadır ve onların, şeylerin kendilerine ait olduklarını söylemek mümkün değildir. Bu nitelikler duyularımızla ilişkilidir ve duyularla birlikte onların da değiştikleri kolaylıkla gözlenebilir.
Öznel olan bu niteliklerden hareketle açık seçik bir bilgiye ulaşılamaz. Dolayısıyla bu duyusal niteliklerin bilimsel araştırmalara konu olmaları mümkün değildir. Duyuların değişmeden kaldığı bir durumu düşünecek olursak, nesnede yine de değişme meydana geliyorsa, bu nesnenin kendisine ait bir durumdur. Ancak Descartes’a göre, nesnede nasıl bir değişimin meydana geldiğini bilmek mümkün değildir. Bu değişim nesnenin gerçek nitelikleri olarak adlandırabileceğimiz bir başka nitelik türüne ait olmak durumundadır.
Birincil nitelikler olarak adlandırılan bu nitelikler, duyulara ve algıya bağlı olmayıp, onlardaki herhangi bir değişimden etkilenmemektedirler. Birincil nitelikler bir nesneye ait olup, ondan ayrı düşünülemeyen niteliklerken; ikincil nitelikler bu nesnenin duyular üzerinde yarattığı etkiyle algıda ortaya çıkarlar.
Birincil nitelikler ile ikincil nitelikler arasında yapılan bu ayırım, daha sonra gelecek olan Locke gibi emprist düşünürlerin birincil ve ikincil nitelikler tanımlarıyla neredeyse aynıdır. Birincil nitelikler bir maddi nesneyi, maddi olarak tanımlamak için gereken niteliklerdir. Yalnızca duyulara ait olan özellikler olarak kabul edilen renk, ses, koku gibi ikincil nitelikler, örneğin yer kaplamanın bir biçimi ya da tarzı değildirler. Bu nedenle birincil nitelikler ile ikincil nitelikler arasında temel bir ayrım vardır.61
Descartes, fizik dünyanın insan bilgisine konu olan yönünün yalnızca cisimlerin matematiksel özellikleri veya şekil, hareket vs. gibi birincil nitelikleri olduğunu dile getirir. Bu durumda duyulara konu olan ses, renk, tat vs. gibi özelliklerin doğruluğundan emin olmak mümkün değildir. Çünkü bu nitelikler insan için açık ve seçik olan bir bilgi sağlamaz. Dış dünyaya ilişkin bilimsel bilgi, hareket, yer kaplama, hareket vb. nitelikleri ele alan matematiksel fizik üzerinden edinilebilir.62
Uygulamalar
Descartes’ın doğuştan ide anlayışını irdeleyiniz.
Descartes’ın bilgi anlayışının temel kavramlarını felsefedeki yeri açısından değerlendiriniz.
Descartes’ın getirdiği kartezyen anlayışın felsefe tarihindeki konumunu tartışınız.
Uygulama Soruları
Descartes’ın birincil ve ikincil nitelik ayırımını açıklayınız.
Yeni Çağ felsefesinde Descartesçı mekanizmin konumunu açıklayınız.
Descartes’ın bilgi anlayışında doğuştan idelerin konumunu açıklayınız.
Descartes’ın getirdiği kartezyen anlayışın fiziksel maddi dünyaya yaklaşımını nedir?
Bölüm Özeti
Bu bölümde, daha önceki bölümlerde işlenen ide kavramının Descartes felsefesindeki yeri ve anlamı ele alınmıştır. Descartes varlıkta iki temel töz olarak madde ve ruhu görür. Ruhun temel özelliği düşünmek iken madddeninki ise yer kaplamakdır. Doğanın yapısı ve işleyişi mekanist bir biçimde gerçekleşir. Bu doğa, nicel bir dille ifade edilebilmektedir. Bilgi anlayışında ise, matematik bilgi modeline göre kurulmuş bir açık ve seçiklik ölçüt olarak alınmıştır.

No comments:

Post a Comment