Nov 23, 2013

Kral öldü yaşasın yeni kral!

Beklendiği gibi, Magnus Carlsen 22 yaşında satrancın yeni kralı oldu. 12 maçlık seride 6-3 önde girdiği bugünkü maçta yalnızca bir beraberlik ünvan için yeterli olduğu halde işin kolayına kaçmadan oynadı, baskı kurdu, ve şahlar kalana dek emek verdi. Tembel bir beraberliğe yatmaması çok saygıdeğerdi.

Anand 28.Vg5 hamlesi ile seride hata yapmadığı maç bırakmamaya kararlı olduğunu gösterdi. Allahtan ki Carlsen konumu kazanca çevirmek konusunda bu kez şaşırtıcı derecede zayıf kaldı  (bilgisayarlar 29.e5’den sonrasını beyaz lehine 1.80 civarı değerlendiriyordu).  Evet, Anand ortalamada çok hata yaptı  ama karşınızdaki adam bitmeyen bir baskı ile oynadığında  ayağınız bir şeklide kayıyor işte. Aslında Anand iki yıldır kötü oynuyor, ve bu seri onun çok formsuz olduğu bir zaman dilimine denk geldi.

Norveç başbakanından Liv Taylor’a dek pek çok ünlü Carlsen’e tebrik mesajı yolladı. Bir şaka duydum size de ileteyim : Buna  göre Magnus tarihte en tanınmış ikinci Norveçli olmayı başardı, en meşhuru  ise Kolomb’dan 500 yıl önce Kuzey Amerika civarında gemisiyle kaybolan kaşif Leif Ericson’dı.

Genel olarak, yavaş bir başlangıç yapmış olmasına rağmen seyredeğer  ve eğlenceli bir dünya şampiyonası izledik.Hintli gazeteciler çok şamata sorular sordular. Özellikle Lawrence Trent ve Tania Sachdev’in enerjisi canlı yayını izlemeyi zevkli hale getirdi. Anand’ın yenilgiyi kabul ederken gösterdiği asil tavırlar etkileyiciydi. Kasparov’un Kramnik’e yenildiği zaman gösterdiği tavırlar geliyor aklıma, kıyas kabul etmez.

Yalnız, ben bir şeyi merak ediyorum, önceleri şampiyona formatına karşı çıkan Magnus şimdi kulağının üzerine mi yatacak yoksa formatın değiştirilmesinde ısrar mı edecek… Aslında görüldü ki, sağlıklı bir aday belirleme sistemi yapılırsa bu tür ikili maçlar daha çok ilgi topluyor. Yanıtı her ne olursa olsun, genç Norveçli bu ünvanın tadını çıkarmayı fazlasıyla haketti.  Kudos!

Nov 21, 2013

Dramatik 9.maç Carlsen’in

Maç başladığında Anand’ın d4 açılışı alkışlarla karşılandı. Bu, kanlı bir maç demekti! Gerçekten de, 27. hamlede tahtada üç tane vezir gördüğümüz, mat ataklı, Vg7# (mat!) tehditleriyle yüklü muhteşem bir maç oldu. Anand belki b3’e izin vermeyebilirdi, falan filan..Yazılım elinin altında iken söylemek kolay, ancak tahtadaki karmaşada doğru hamleleri bulmak her iki taraf için de kolay değildi.

Anand  -bence biraz gecikmeli olarak- elinde avcunda ne varsa Carlsen’in sahasına fırlattı. Hepimiz ekran başında korku dolu gözlerle Carlsen’in tramplenden düşüp düşmeyeceğini izledik. Kazanmak zorunda olan Anand bir yandan bizim gibi tırnaklarını kemiriyor, bir yandan da doğru hamleleri bulmaya çalışıyordu. Bir ara çok uzun düşündü, ve zaman avantajını yitirdi. İlk ve son hatası olan Af1 hamlesini bu denli çabuk oynamasına hem üzerindeki kazanma baskısı hem de sürenin azalması sebep oldu. O sırada hücum daha da karmaşıklaşmıştı, önünde yapması gereken daha 12 hamle vardı ve sadece 8 dakikası kalmıştı. Baskı çirkin yüzünü göstermek için Anand’ı seçti ve şimdiki şampiyon, Carlsen’in Ve1 hamlesini kaçırdı. 28. hamle sonunda Anand terketti. Skor 6-3, ve Carlsen’e kalan 3 maçta bir beraberlik yetiyor.

Basın toplantısında Carlsen neşeli, Anand ise rahatlamış gözüküyordu. Yenilgiyi kabullenmiş gibiydi. Öyle ya da böyle, her gerilim bir şekilde sona eriyor ve hepimiz yeni gerçekliğe uyum sağlıyoruz. Yoksa yaşayamayız zaten. Norveçliler ise pek mutluydu, gazetelerinin online baskılarını hemen güncellediklerini ve”Carlsen’in dünya şampiyonluğu için sadece yarım puana ihtiyacı var” manşetini çektiklerini gördüm. Büyükusta Nigel Short maçtan hemen sonra bir tweet attı, bir dönemin sonu, diye…Hindistan’da, seri bitmeden yapılan bu yorum, muhtemelen atan kişinin İngiliz olmasının da etkisiyle oldukça tepki topladı. Ancak, durum bu. Herşeyin bir sonu var. Anand, Hindistan gibi devasa bir ülkede satrancın yayılmasında lider rol oynadı ve hem kişiliği hem oyunuyla tarihe geçti.Basın toplantısı bu harika gösteri için iki oyuncunun alkışlanması ile kapansa yeriydi.

Bu arada, sıkı okurlar farketti, bir önceki maç hakkında yazmadım çünkü yazacak pek bir şey olmadı. Belki Anand kurşunlarını atmaya o maçta başlamalıydı ama bugün gördüğümüz gibi bu strateji fena halde geri de tepebiliyor. Magnus delisi satranç dünyası ise istediğini aldı. Batı’dan gelen bu yeni (nerdeyse) şampiyonla bizim antik oyun altın çağlarına geri dönebilecek mi hep birlikte göreceğiz.

Nov 18, 2013

7. Maç ve Vanessa’ya Düğün Sürprizi

7.maç tahtada pek bir vukuat olmadan berabere bitti. Anand beyazlarla oynadı, ve bir kez daha Magnus’un Berlin Duvarı ile karşılaştı. İkili, maç boyunca yavaş bir şekilde manevra yapıp durdular ve karşılaşma 32. hamlede konum tekrarıyla berabere bitti. Vishi biraz nefes aldı diyebiliriz. Basın toplantısı Hintli gazetecilerin Anand’ı hafiften köşeye sıkıştırma çabaları dışında rahat geçti. Bakalım önümüzdeki maçlarda Vishi şapkasından tavşan çıkarabilecek mi? Ben o şapkanın içinde bir tavşan olduğuna artık hiç inanmıyorum. Yaw, belki bir şapka bile yok.

Bu arada, geçenlerde sosyal medya çöplüğünde bir inci yakaladım : “Hayat’a içelim : Vanessa’ya Düğün Sürprizi”.  3 yıl önce çekilmiş, ancak benim yeni haberim oldu. Nerdeyse herkes, yani başta damat, kayınbabası, kendi babası, gençler filan bir ay boyunca gizlice çalışıp taze geline onu ne kadar sevdiklerini göstermek amacıyla olağanüstü güzel  bir sürpriz hazırlamışlar :

Fikir, Damdaki Kemancı filminin meşhur bir sahnesini tekrar etmek üzerine kurulu. O sahnede baba, kızını verdikten sonra müstakbel damat ve arkadaşlarıyla birlikte şarkılı danslı bir kutlama yapar. Şu linkten izlenebilir :

Vanessa’nın videosundaki incelik, düşüncelilik, başkası için karşılıksız emek vermek anlayışı beni çok etkiledi. Dahası, ben bu videoda Kiev’deki St. Andrew kilisesinde İsa’sına yakarırken sessizce ızdırabın ve umudun gözyaşlarını döken yaşlı kadını, zikir yaparken Allah için bedenini unutan sakallı adamları, Kerbela’da yitirdikleri Hz. Hüseyin’i anarken acıyı hiçe sayanları gördüm. Aşkınlığı ve umudu gördüm.

Çok mu abartılı ? Belki. Yine de, ben bu paylaşımda insana dair paramparça umutlarımızın tazelendiğini gördüm.  Daha ne olsun.

Nov 16, 2013

6. maç da Carlsen’in

Fırtına katliama dönüştü. 5. tur yazımda ikinci bir Anand yenilgisini Hintlilerin kaldıramayacağını ima etmiştim ; nitekim basın toplantısına Hintli gazetecilerin "niye olmuyor abi, söyle niye olmuyor“ diye özetlenebilecek tarzındaki soruları damga vurdu. Anand haklı olarak fena bozuldu, ama kibarlığı elden bırakmadı. En son, o soruları soran gazetecilere yan gözle bakarken yakaladım onu.

Bana göre, heyecan dolu bir maç izledik. Anand Berlin savunmasının ana varyantından kaçındı, vezir değişimine gidip Carlsen’in sularında oynamak istemedi. Yine de, uzun bir süre eşit ve standart bir konum oynandı. Kale oyun sonu berabere gibiydi. Şunu söylememe izin verin :  “Bütün kale finalleri beraberedir” aforizmasına saygım zaten sınırlıydı, artık hiç kalmadı. Tamam, elbette Anand’ın 60. Ka4 hamlesi çok kötüydü, doğru oynasa berabere idi, falan filan ; ama Magnus’un oynamaya ve baskı kurmaya devam etmesi rakibinin de ayağını kaydırıyor işte. Magnus bir makina gibi müthiş yüksek doğru hamle oranıyla oynuyor, rakipleri öyle oynayamıyor ve elbette bir noktada hata yapıyor (çünkü Magnus’un aksine herkes insan).

Satrancın bu "hata yapan insan“ olgusunun deşifresine çok ihtiyacı var. Şimdiye dek bütün o Leko’ların, Kramnik’lerin, vs çabuk çabuk berabere yaptığı birçok maç devam edilse bir tarafın galibiyetiyle biterdi, bence. Buradan çıkarılacak çok değerli dersler var, satranç camiası da bunları tartışacak. Eğer bu denli verimsiz gözüken konumlar dahi oynanmaya devam edildiğinde izlemeye, takip etmeye değer şeyler üretiyorsa, izleyenler mutlu ayrılıyorsa, çabucak berabere yapıp pijamalarını çeken ama aslında satrancın popülaritesini zedeleyen oyuncu tarzına da bir çare düşünmek şart.

Şöyle bitirelim : Magnus’un dünya şampiyonluğu ile satrançtaki tembeller daha fazla göze batacak. Satranççılar emek vermeyi önemseyecek, daha fazla net skor elde edilecek ve oyunun popülaritesi artacak. Bu bağlamda, ben Magnus’a şapka çıkarıyorum. Ayrıca, söylesinler, gülmek ona çok yakışıyor. 

5. maç Carlsen'in

Fırtına “geliyorum“ diyordu, ve geldi. 5. maç Carlsen’in 58 hamlede galibiyetiyle bitti dostlar. Pek konuşmayan, sakin, ve hatta (annesi alınmasın) sıkıcı diyebileceğimiz bir genç olarak en sevdiği pozisyon tipini sonunda elde etti. “Bakalım yine başaracak mı” derken o, vidayı hiç acele etmeden, yavaş yavaş sıkarak bu konumların üstadı olduğunu gösterdi. Bravo. Tabii bunda Anand’ın bir iki yerde ayağının kayması da etkili oldu. Düşünsenize, her hamleyle seçenekleriniz azalıyor, ve sonunda hep doğru hamleleri bulmak zorunda kalıyorsunuz. O da bir insan, Deep Blue değil ki kardeşim (toprağı bol olsun).

Maç sakin başladı, konum uzun bir süre standart ve dengeliydi. Vezirlerin hemen takas edilmesini Maurice Ashley filan sürpriz olarak değerlendirmiş, şaşırdım. Garip bile, bunun Carlsen konumlarına gittiğini, ve çetin bir maçın bizi beklediğini anlamıştı. Esasen, bir oyunsonu maçı oynandı diyebiliriz. Carlsen 58.h4 sürünce,  güzel bir mücadelenin sonuna geldiğimiz belli oldu. O sırada dışarda inceden bir yağmur yağıyor, bıyıklı Hintli yorumcunun sesi titriyor, ve yüzlerce Anandcının imzaladığı destek duvarı sessizce ağlıyordu. Buğulanmış gözleriyle Anand mağlubiyeti kabul eden elini uzattı.

Satrançtaki melodramı seviyorum. Tabii öznesi ben olmamalıyım... Takdir edersiniz ki ben bile bazen yeniliyorum. O zaman bu oyun hakkında iyi şeyler düşünmüyorum. "Bu kadar üzülmeye değer mi ?" diyorum. Fischer’in o meşhur  “karşımdakinin egosunun kırıldığı o anı seviyorum“ lafı, evet terbiyesizce, ama durumu güzel açıklıyor. İyi haber şu ki üzüntü kısa sürede geçiyor! Umarım Anand hızla toparlar, ve 6. maçta Magnus’u köşeye sıkıştırıp hiç olmazsa birkaç kroşe patlatır. Kazanç elde edemese dahi, bu ona moral verecektir. Magnus 2 farklı öne geçerse, ilgi azalabilir. Hintlilerin çalışma verimi düşer. Buradan Obama'ya seslenmek istiyorum, buna izin vermemesi lazım.


Nov 13, 2013

4.maç kanlı bir şekilde berabere

Güzeldi be! İşte bunlar sahalarda görmek istediğimiz hareketler. Dünya Satranç Şampiyonası’nda 4. maç da beraber bitti. Bu maçta kazanç –eğer mevcut ise- kuytu köşelere saklanmıştı, bulmak çok zordu. Bu arada, dostlar, biz satranççılar için skor değil, iyi oyun önemlidir. Futboldan filan çok farklı bu asil tarafımızla gurur duymama izin veriniz.

Oyuncular artık maça iyice ısındılar, ve bundan sonrasında yine böyle heyecanlı maçlar görmeye devam ederiz. Umarım. Satranç oyunu dışardan donuk ve sıkıcı gözükür, ama bazen aslında tahta alev alev yanmaktadır! Ben de sakin duruşumun altında bir ara heyecandan ürperdim. Ancak, ne yazık ki, ikisi de çok kuvvetli oyuncu olunca, maç kazanılması imkansız bir oyunsonuna evrildi, ve berabere bitti. Magnus kolay beraberliğe yönelmedi, tarzına uygun olarak sonuna kadar pozisyonu zorladı. Kramnik filan olsaydı, herhalde çoktan çizgili Sümerbank pijamalarını çekmişti. Leko ise muhtemelen horlamaya başlamıştı.

Anand maçın ortalarına doğru oldukça gerginleşti, ancak 40. hamleden sonra daha rahat bir beden dili vardı. Bir satranç maçında üzüntü, sevinç, umut, çöküş, küllerinden doğma gibi birçok psikolojik durum sizi ziyaret eder. Hesaplamaya dayalı bir oyun olmasına rağmen, psikolojik faktörler sonuçta büyük rol oynar. Bu nedenle, satranç maçı aynı zamanda karakterlerin bir mücadelesidir.



Bu arada, maç Hindistan Twitter’da top trend, yani insanlarin Twitter’da en çok yorum yaptıkları konu oldu. Profesyonel satranççılar yıllar süren bölünmüşlüğü sonlandırıp FIDE’de buluşunca bizim antik oyunumuz da sonunda aprondan kalkmayı başardı ve bulutlara yöneldi. Bu konuda Türkiye de bir önceki başkan yönetiminde müthiş atılımlar yaptı. Satrancın sıkıcı ve zor olduğu imajını yavaş yavaş değiştiriyor olmamız beni sevindiriyor.

Basın toplantısı muhteşemdi. Birkaç tuhaf gazetecinin hala Kasparov hakkında sorular sormasını özellikle Carlsen çok zekice eleştirdi. "Oyun hakkında konuşacak yeterince malzeme var", dedi. Son yıllarda gördüğüm en neşeli, en sıcak, ve saygılı basın toplantısıydı. Magnus ve Anand’a helal olsun!

Bu arada, Anand benden birkaç yaş büyük olduğu halde benden daha genç görünüyor. Bu beni rahatsız etti. Adamın tek bir tel saçı bile dökülmemiş. Ayıp ya.

Momentum Anand Tarafında

Satranç Dünya Şampiyonası Hindistan’da devam ediyor. Üçüncü maç ile birlikte, nihayet gerilim, kan, gözyaşına benzer birşeyler görebildik. Anand bir ara insiyatifi ele aldı maçta, ancak ne yazık ki sonuca ulaşamadı ve ters renkli fil finali beklendiği gibi beraberlikle bitti. İyi maç oldu.

Satrançta beraberlik özellikle üst seviyelerde normal bir durum, ancak, ilk iki maçtaki gibi vakıasız maçlar satrancın ölümüne yol açacak diye korkuyorum. Carlsen’in Af3, g3, Fg2 filan gibi açılış-hazırlığını-boşa-çıkarmayı-amaçlayan sıkıcı hamleleri  devam edecek mi? Göreceğiz.

Durum Anand lehine 1.1 iken (satranç yazılım değerlendirmesi), Carlsen’in beden dili ne kadar stres altında olduğunu gösteriyordu. Bunu fotoğraf olarak da paylaşıyorum. Anand gibi tecrübeli değil, çok da genç bir insan, kolay değil bütün bu sahne ışıkları altında oynamak…

Bu arada, basın toplantısında ne kadar çok Kasparov sorusu geldi! Birkaç yere girmesine izin verilmemiş filan... Adamın varlığı da yokluğu da olay. “Bir satranççıda katil içgüdüsü olmalı” sözünden bu yana ona olan saygım az. Ancak, bir oyuncu olarak, elbette bir efsane ve ona saçma resmi zorluklar çıkarılmasını anlayamıyorum.


Dostlar, artık Anand’ı destekliyorum, işte böyle de çabuk taraf değiştiririm! Sebebini açıklıyorum : hem daha iyi ve enerjik oynuyor, hem de basın toplantısında insanlara insan gibi davranıyor. 

Nov 9, 2013

İlk Maç İlk Islık

Günlerdir  heyecanla beklediğim ilk maça kahvaltı sofrasını toplayarak hanıma güzellik yapacağım diye geç kaldım. Meğer maç pratik olarak bitmiş zaten! 16. hamlede konum tekrarıyla imzalar atıldı. Şöyle diyelim : Stada kan ter içinde giriyorsunuz, ama topçular orta sahada al gülüm ver gülüm yapıyorlar, ve az sonra hakem maçı bitiriyor. Sizi bilmem ama ben paramı geri isterim arkadaş. Hatta formam elimde yarı çıplak sahaya bile inerim. Yine de, daha 11 maç var, sabırlı olmak lazım. Satrançta birbirini yoklamaya dayalı bu tür maçlar sıklıkla oynanır. Sakin olayım.

Canlı yayın Türkiye saatiyle 11:30'da başlıyor. Şu linkten takip edilebilir :

Madem konum tekrarına yakalandık, ben de yorumculara kulak verdim biraz. Susan Polgar'ın tarzını fena bulmuyorum, lokal tad olarak da Hintli R.B. Ramesh vardı. İkisi de fazla kibar geldi bana. Eğlenceli, fırlama, ve spekülatif sunumların şahı Lawrence Trent'i dört gözle bekliyorum. 0-0 giden en sıkıcı maçı bile anekdotlarla, hikayelerle, senaryolarla seyirlik hale getirir o. Satrancın Rıdvan Dilmen’idir. Herkesin entegre Houdini'lerle online izlediği bir maçta insani dokunuşlar, sıcak hikayeler, espriler çok önemli. İzleyenlere ‘değebilmek’ gerekiyor. Ben olsam onu FIDE’ye danışman yapardım!

Bu arada, satranç figürleri standart turnuva takımlarından farklı. Daha doğulu, daha egzotik. Hintliler bunu seçmek istemiş olmalı. İyi ki Hintlilerin beyaz, İngiliz askerlerinin siyah olduğu turistik takımı seçmemişler, sorun çıkabilirdi. Şaka.

Kıskanç satranç oyuncuları Nakamura ile Pono maçın sıkıcılığı ile ilgili twitler atmışlar. Hemen her maçı 7 şiddetinde yaşanan Hikaru gibi bir adam için beklenen bir yorum bu, ancak, oyuncuları da anlamak lazım, çünkü ilk maçı kayıpla bitirmek çok can sıkıcı olurdu.

Ben şimdilik paramı geri istemiyorum. Biraz çekirdek yiyip bira içerek yarını bekleyeceğim. Yarın gol olmasa dahi bir-iki artistik hareket, rakip kaleyi yoklama, topu köşeden çıkarma gibi şeyler görmek isterim. Yoksa Federasyon Başkanı Kirsan'ın kapısına dayanmayı düşünüyorum. 

Yürü be Magnus!

Dün konuşmuştuk, satranç dünya şampiyonluğu maçları serisi bugün başlıyor. Satrançta yıllarca bir numara olsanız da, eğer dünya şampiyonu değilseniz tarih size pek yüz vermiyor. Resminiz Amman, Stockholm, Tahran veya  Üsküp’teki emektar satranç derneklerinin duvarlarında yer almıyor. Şanslıysanız, en fazla Paul Keres gibi memleket  kronuna resminizi basıyorlar. Peki ya şampiyon olursanız? İşte o zaman, büyük Morphy’nin, dahi Alekhine’nin, filozof Lasker’in ve ekselansları Capablanca’nın portrelerinin yanına sizinkini de asıyorlar. Ne gurur!



Şimdi oyuncuları biraz daha yakından tanıyalım. Yaşına hürmeten Anand’la başlıyoruz. Kariyeri başarılarla dolu olsa da Kasparov’dan aldığı sayısız yenilginin kekremsi tadı onu terketmiyor. Birkaç  yıl önce Gelfand gibi zayıfça bir rakibi yenerek  ünvanını  korudu gerçi ; ancak,  yeni doğan oğlunun gece yarısı ağlamalarından olsa gerek, son birkaç yılı tatsız geçti. Anand arkadaşınız olmasını isteyeceğiniz kadar iyi bir insan. Ve bu, inanın, satranç dünyasında  vezir fedasından daha ender görülen bir durum!

Magnus Carlsen. Norveçli, orta- üst sınıftan bir ailenin pek rahat yetiştirilmiş oğlu. Sadece keyif aldığı şeyleri yapan bir nev’i modern Montaigne. Arada kötü de oynasa, firmalarla yaptığı sponsorluk anlaşmalarından dolayı tuzu kuru. Liv Tyler’la aynı kot reklamında poz vermesi camiayı pek heyecanlandırmıştı. Kıyas doğru değil belki ama, insan ister istemez,  evine ekmek götürebilmek için tahtada iyi hamleler bulmak zorunda olan, devlete bağlı  Sovyet ustalarını hatırlıyor. Parlak kazançları yanında, esasen, sıkıcı beraberlikleri inadıyla kazanca çevirdiği için seviyorum ben Magnus’u.

Peki biz ekran başında en çok kimin hamleleri için bağıracağız? Kasparov, paranın tatlı kokusu o taraftan geldiği için Carlsen‘ci olabilir ama biz oyuncuya değil tahtaya bakarız. Yine de, gençtir, yürü be Magnus!

Dünya Satranç Şampiyonluğu Ünvan Maçı Başlıyor!

Merhaba. Bu blogda sizlerle satrançtaki gelişmeleri, haberleri paylaşmak istiyorum. Amacım satrancın yaygınlaşması ve bilen bilmeyen herkesin bu yazıları zevkle okuması. İlgi çekmek için kullandığım resme gelince : Aslında düşüncelerimi çok güzel anlatıyor : Doğanın yanıbaşında, hele sevdiğinle birlikte satranç oynamak gerçekten "better than sex" olabilir!

Gelelim dünya şampiyonasına...Masanın bir tarafında Anand var. Hintli bir adam,  44 yaşında, halen satranç dünya şampiyonu.  20 yıldan uzun bir zamandır, Hindistan spor sayfaları onun başarıları sayesinde kriket ve hokey yanında satrançtan da bahsediyor. Anand ülkesinde o denli popüler ki , memleketin en büyük onur nişanlarından Bharat Ratna'ya aday gösterildi. Şimdi Hindistan, Chennai, dünya satranç şampiyonluğu ünvan maçına ev sahipliği yapacak. 9-28 Kasım arasında, toplam 12 maç.

Masanın öbür tarafında ise Fischer'den bu yana Batı'dan çıkmış en popüler, en başarılı ve en genç oyuncu var : Norveçli Magnus Carlsen. Kasparov'dan özel dersler aldı. Satranç camiasının, oyunun medyada daha çok yer tutmasında umut besledikleri genç. Haksız değiller çünkü Magnus çok ilgi topluyor, ve bizzat kendisi satrançtan gayet iyi kazanıyor. Tabii çoğu reklam ve sponsorluk anlaşması. Olsun. İsimlerinin telaffuzu bile zor, asık suratlı Rus şampiyonlarından sonra Batılı bir şampiyon cılız satranç-medya ilişkilerini coşturabilir.



Bu ünvan maçı efsanevi Karpov-Kasparov maçlarından bu yana en çok takip edilen seri olacak gibi görünüyor. Blogumuzda biz de yaklaşık yirmi gün boyunca ilginç konumlar, haberler ve anekdotlarla, satranç bilen bilmeyen tüm okurlarımıza farklı bir dünyayı sunmaya çalışacağız. Görüşmek üzere!