Fırtına “geliyorum“
diyordu, ve geldi. 5. maç Carlsen’in 58 hamlede galibiyetiyle
bitti dostlar. Pek konuşmayan, sakin, ve hatta (annesi alınmasın) sıkıcı diyebileceğimiz
bir genç olarak en sevdiği pozisyon tipini sonunda elde etti. “Bakalım yine başaracak
mı” derken o, vidayı hiç acele etmeden, yavaş yavaş sıkarak bu konumların üstadı olduğunu
gösterdi. Bravo. Tabii bunda Anand’ın bir iki yerde ayağının kayması da etkili
oldu. Düşünsenize, her hamleyle seçenekleriniz azalıyor, ve sonunda hep doğru
hamleleri bulmak zorunda kalıyorsunuz. O
da bir insan, Deep Blue değil ki kardeşim (toprağı bol olsun).
Maç sakin
başladı, konum uzun bir süre standart ve dengeliydi. Vezirlerin hemen takas edilmesini Maurice Ashley filan
sürpriz olarak değerlendirmiş, şaşırdım. Garip bile, bunun Carlsen konumlarına
gittiğini, ve çetin bir maçın bizi beklediğini anlamıştı. Esasen, bir oyunsonu maçı oynandı diyebiliriz.
Carlsen 58.h4 sürünce, güzel bir mücadelenin
sonuna geldiğimiz belli oldu. O sırada dışarda inceden bir yağmur yağıyor, bıyıklı
Hintli yorumcunun sesi titriyor, ve yüzlerce Anandcının imzaladığı destek
duvarı sessizce ağlıyordu. Buğulanmış gözleriyle Anand mağlubiyeti kabul eden elini
uzattı.
Satrançtaki melodramı
seviyorum. Tabii öznesi ben olmamalıyım... Takdir edersiniz ki ben bile bazen yeniliyorum. O zaman bu oyun hakkında iyi şeyler düşünmüyorum. "Bu kadar üzülmeye değer mi ?" diyorum. Fischer’in o meşhur “karşımdakinin
egosunun kırıldığı o anı seviyorum“ lafı, evet terbiyesizce, ama durumu güzel açıklıyor. İyi
haber şu ki üzüntü kısa sürede geçiyor! Umarım Anand
hızla toparlar, ve 6. maçta Magnus’u köşeye sıkıştırıp hiç olmazsa birkaç kroşe
patlatır. Kazanç elde edemese dahi, bu ona moral verecektir. Magnus 2 farklı öne
geçerse, ilgi azalabilir. Hintlilerin çalışma verimi düşer. Buradan Obama'ya seslenmek istiyorum, buna izin vermemesi lazım.
Futbol'da hep derler ya, iyi olan kazansin :) Ama her zaman olmayabiliyor bu...
ReplyDelete