Fırtına katliama dönüştü. 5. tur yazımda ikinci bir Anand yenilgisini
Hintlilerin kaldıramayacağını ima etmiştim ; nitekim basın toplantısına Hintli
gazetecilerin "niye olmuyor abi, söyle niye olmuyor“ diye özetlenebilecek tarzındaki
soruları damga vurdu. Anand haklı olarak fena bozuldu, ama kibarlığı elden bırakmadı.
En son, o soruları soran gazetecilere yan gözle bakarken yakaladım onu.
Bana göre, heyecan dolu bir maç izledik. Anand Berlin savunmasının
ana varyantından kaçındı, vezir değişimine gidip Carlsen’in sularında oynamak
istemedi. Yine de, uzun bir süre eşit ve standart bir konum oynandı. Kale oyun
sonu berabere gibiydi. Şunu söylememe izin verin : “Bütün kale finalleri beraberedir” aforizmasına
saygım zaten sınırlıydı, artık hiç kalmadı. Tamam, elbette Anand’ın 60. Ka4
hamlesi çok kötüydü, doğru oynasa berabere idi, falan filan ; ama Magnus’un oynamaya
ve baskı kurmaya devam etmesi rakibinin de ayağını kaydırıyor işte. Magnus bir
makina gibi müthiş yüksek doğru hamle oranıyla oynuyor, rakipleri öyle
oynayamıyor ve elbette bir noktada hata yapıyor (çünkü Magnus’un aksine herkes
insan).
Satrancın bu "hata yapan insan“ olgusunun deşifresine çok ihtiyacı var. Şimdiye dek bütün o Leko’ların,
Kramnik’lerin, vs çabuk çabuk berabere yaptığı birçok maç devam edilse bir
tarafın galibiyetiyle biterdi, bence. Buradan çıkarılacak çok değerli dersler
var, satranç camiası da bunları tartışacak. Eğer bu denli verimsiz gözüken
konumlar dahi oynanmaya devam edildiğinde izlemeye, takip etmeye değer şeyler üretiyorsa,
izleyenler mutlu ayrılıyorsa, çabucak berabere yapıp pijamalarını çeken ama
aslında satrancın popülaritesini zedeleyen oyuncu tarzına da bir çare düşünmek şart.
Şöyle bitirelim : Magnus’un dünya şampiyonluğu ile satrançtaki
tembeller daha fazla göze batacak. Satranççılar emek vermeyi önemseyecek, daha fazla net skor elde edilecek ve oyunun popülaritesi artacak. Bu bağlamda, ben Magnus’a şapka çıkarıyorum. Ayrıca, söylesinler, gülmek ona çok yakışıyor.
No comments:
Post a Comment