Oct 1, 2017

FG-6

6. BİLGİ KURAMI: ARİSTOTELES
Giriş
İdea kavramı Aristoteles felsefesi açısından ele alınırken, bu konuda Platon’dan ayrıldığı yanlar da incelenmektedir. Platon’un bilgi ve varlık felsefesinde kilit rol oynayan idealar, Aristoteles için başka bir âlemde değil tam aksine tikel nesnede bulunmaktadır. Tek tek nesnelerin zamanda ve mekânda olmalarına karşın bilginin kesinliğinden de şüpheye düşmemektedir. Aristoteles, nesnelerin ortak özelliklerinden bahsetmekte ve bunlar sayesinde tümevarım yoluyla kesin bilgiye ulaşılabileceğini savunmaktadır.
Aristoteles ve Platon kesin bilgi arayışlarının yanı sıra, ahlakta da bu değişmezliği arama kaygılarında ortak fikirdedirler. Sadece yöntemleri ve bakış açıları farklıdır. Aristoteles, varlığı anlamaya çalışırken varlığın kategorilerini yani cevher ve dokuz ilineği sayarak, bunlar sayesinde bilgimizin oluştuğunu düşünmektedir. Aslında varlığı bu kategorilerle anlayıp bilgisine ulaşmaktayız.  
6.1. Aristoteles: İdea Kavramı
Platon için idealar, fizik dünyada yer alan şeylerin kendilerinden pay aldıkları varlıklardır. Aristoteles’e göre ise bunlar, ayrı bir dünyada değillerdir; fizik dünyanın içinde yer alırlar.44 Aristoteles için her nesnenin formu, o nesnenin içindedir. Örneğin at kavramını, duyumsamamıza konu olan tikel attan ayrı bir yerde değildir. Benzer biçimde, her tür duyumsanabilir şeyden bağımsız bir beyaz ideasını da düşünmek mümkün değildir.
“Aristoteles şimdi bu şekilde konuşmanın yalnızca hiçbir açıklama gücü olmayan, yararsız değil fakat aynı zamanda boş ve anlamsız bir konuşma olduğunu söyler. Beyaz deneyimimizde beyaz bir cismin rengi olduğu için, hiçbir şeye bağlanmamış saf beyazlığa atıfta bulunamayız. Aristoteles’in bu noktada Platon’la yolları ayrılır. Onların bizim konuşmamızla hiçbir ilgisi yoktur, der.”45
Aristoteles’in gerçek olarak belirlediği, duyumsamamıza konu olan dünyanın bilgisine, ancak oluşturucu unsurlarının ve bu unsurlar arasındaki ilişkilerin; bu unsurların nasıl iş gördüklerinin açıklanması yoluyla ulaşılabilir. Bütün fizik nesneler, değişmektedirler. Ne var ki felsefi bilgi söz konusu olduğunda bu nesneleri, değişiyor olmaları gerekçesiyle, bütünüyle bilme etkinliğinin dışında bırakmak mümkün değildir. Ancak Aristoteles’e göre, tikellerin bilgisi ya da tikeller arasındaki ilişkinin bilgisi yoktur. Ona göre, duyulara konu olan nesnelerin değişiminden hareketle, neyin değişmeden kaldığını ortaya çıkarmak mümkündür. Bu nedenle de esas olarak bu değişim nesnesine bakmak gerekir.
Bu değişime bakıldığında, her türden nesnenin değişimi söz konusu olduğunda geçerli sayılabilecek dört nedenin varlığı ortaya çıkar. Bu dört neden değişen şey ile ilgili olarak sorulabilecek sorulara verilen cevaplara karşılık gelir. Bu sorular şu şekilde biçimlenir: Değişen nedir? (maddi neden) Değişen nesne ne olmaya doğru değişir? (formal neden) Ondaki bu değişime yol açan nedir? (fail neden) O niçin değişir veya değiştirilir? (ereksel neden)
Aristoteles’e göre her nesneye ait, ondaki değişimi mümkün kılacak bir potansiyel vardır. Değişme de bu durumda, nesnede varolan potansiyelin aktüel hale geçmesi anlamına gelecektir. Madde belli bir forma sahipken, değişim ile bir başka forma sahip olur. Örneğin bir meşe palamudu, meşe ağacı haline geldiğinde bir değişme söz konusu olurken, form kalıcı ve sürekli olacaktır.
 “Ne madde ne de form varlığa gelmemişlerdir. Bunlarla yakın maddeyi ve yakın formu kastediyorum. Çünkü değişen her şey, bir şey tarafından bir şey olmaya doğru değişen bir şeydir. Değişmenin kendisi tarafından meydana getirildiği şey, yakın hareket ettiricidir. Değişen şey, maddedir. Maddenin, kendisi olmaya doğru değiştiği şey, formdur.”46


Her yerde rastlanabilecek bu tür değişmede herhangi bir dışsal müdahale zorunlu değildir.
Nesneler kendiliğinden doğal olarak değişir ve yeni bir forma sahip olur. Değişmekte olan şey, işaret edilebildiği ölçüde gözlemlenebilirdir.
“Oluşun hedefine madde formunu kazandığında ulaşılmış olunduğundan, bir şeyin formu onun gerçekliğidir ve genelde form gerçeklik ya da gerçek olandır. Öte yandan bu niteliğiyle madde daha sonra olacağı fakat bunu olma gücüne sahip olması gereken henüz olmayan olması hasebiyle kuvve hâlindelik ya da kuvve halinde olandır. Şayet maddeyi formsuz düşünürsek, belirsiz olduğundan sınırlanmamış her türlü cevherin müşterek dayanağı denilen ilk maddeyi elde ederiz ki, salt kuvve halinde kaldıkça kendi başına asla var olmaz ve hiçbir zaman var olmamıştır.”47
Nitelikler ancak kendilerine yüklendikleri şeyler ile birlikte var olabilirler. Diğer bir deyiş ile genel olan tözsel bir niteliğe sahip değildir. Böylece cevher(ousia)olarak kabul edilebilecek şeyler, tikellerdir.48
Doğal nesneler kendilerine ait potansiyel dâhilinde, kendi türüne özgü olan formu kazanma eğilimindedir. Doğadaki değişimler, her bir nesnenin kendi türüne ait olana, potansiyel olandan aktüel olana geçişleri olarak düşünülebilir.
Değişme potansiyel olan var olduğu ve başka bir forma dönüşme olasılığı olduğu sürece devam eder. Başka bir forma dönüşmenin mümkün olmadığı anda değişme de sona erer. Şu halde, nesnelerin amacının bir değişmezlik ve hareketsizlik haline ulaşmak olduğu düşünülebilir.
“Her türlü değişim bir değişmez olanı, her oluş oluş halinde olmayan bir şeyi ön gerektirir. Daha kesin söylemek gerekirse, doğası iki yanlıdır: bir şey olan ve üzerinde değişim meydana geldiği dayanak ve dayanağa iletimi bu değişimin temelini teşkil eden nitelikler.”49
Aristoteles Metafizik VII. Kitap’ta ide ile töz arasındaki ilişki üzerinde durur.
“Eğer idealar varsa ve eğer kendinde Hayvan, kendinde İnsan ve kendinde At da mevcutsa, ya ‘hayvan’ sayısal olarak tek ve aynı şeydir veya o her türden farklı bir şeydir. (...) Ayrıca [ Platoncularla birlikte] insan türünü meydana getiren bütün öğelerin İdeaları olduğu kabul edilirse, İdealar bir şeye, töz başka bir şeye ait olmayacaktır; çünkü [sistemin içinde] bu ayrılma imkânsızdır. Dolayısıyla türlerin her birinde bulunan hayvan, kendinde Hayvan olacaktır.”50
Herhangi bir renk soyutlanmış olarak, yani başka niteliklerden ayrı olarak düşünülebilir. Bu durum o rengin kendi başına mutlak bir varlığa sahip olduğu yanılgısının ortaya çıkmasına yol açar.51 İdeler, fizik dünyadan sadece düşüncede ayrılabilirler; olguda ayrılamazlar.
Aristoteles için, tümel kavramların anlamı onların cevherlerin tikel niteliklerine karşılık gelmelerinde yatmaktadır. Böylelikle ideler, tikel şeylere ait ortak nitelikler anlamına gelirler. Onlar nesnelerden bağımsız bir biçimde varlıklarını sürdüren kavramlar değildirler.52
Aristoteles’e göre, bireyin ve dolayısıyla da idenin tanımlanması mümkün değildir. Tanımın imkânının incelenmesinde Aristoteles bundan şu şekilde bahseder:
“Bireysel duyusal tözlerin ne tanımı, ne de kanıtlaması vardır. Çünkü bu tözlerin, maddesi vardır; maddenin doğası ise olmak veya olmamak imkânıdır ve bundan dolayı duyusal tözler içinde bireysel olanların tümü, yok oluşa tabidir. O halde eğer kanıtlamanın konusu zorunlu olan ise ve eğer tanım sadece bilime aitse; öte yandan nasıl ki bazen bilgi, bazen bilgisizlik olan bir bilim olmadığı gibi (çünkü bu eğretilik, oturmamışlık durumu, sadece sanının özelliğidir), aynı şekilde olduğundan başka türlü olabilen şeyin kanıtlaması ve tanımı olması da mümkün değilse (çünkü olumsal olanı ele alan, sadece sanıdır), bireysel duyusal tözlerin ne tanımları, ne de kanıtlamaları olamayacağı açıktır. (...) herhangi bir ideayı tanımlamak da imkansızdır; çünkü idea varlığını savunanların söyledikleri gibi, bireyler sınıfına girer ve bağımsız bir varlığa sahiptir.”53
Aristoteles’in, Platon için yalnızca gölgelerden ibaret olan görünüşlerin dünyasını soruşturmasının esas konusu olarak almıştır. Bu soruşturma dünyanın insanı nasıl etkilediği sorusuna doğru genişler. Bu yalnızca duyumsamamızın konusu olan nesnelere ait fikirlerimizi değil, fakat aynı zamanda inanç ve değerlerimizi de kapsayan bir soruşturmadır. Aristoteles böylelikle, bir yandan duyu deneyimine, bir yandan da insana ilişkin inanç ve değerlere belli bir felsefi güvenilirlik yüklemektedir.
Uygulamalar
Aristoteles’in idea anlayılının Platon’un idea anlayışından temel farklılıkları nelerdir? Aristoteles’e göre potansiyel ile aktüel arasındaki farkı açıklayınız?
Aristoteles’in bilgi kuramının ana unsurlarından birisi olan dört nedeni açıklayınız.
Uygulama Soruları
Aristoteles’e göre fiziksel maddi dünyada bulunan tikel şeylerle ideaların ilişkisi nedir?
Aristeteles’in doğanın yapısı ve işleyişini açıklamakta kullandığı aktüellik ve potansiyellik kavramlarını açıklayınız?
Aristoteles’e göre dört neden ile bir tikel nesneyi bilmemia arasındaki ilişki nedir?
Bölüm Özeti
Bu bölümde, Platon’un ideea anlayışı göz önünde tutularak Aristoteles’in idealar konusundaki görüşleri incelenmiştir. Bu amaçla, onun bilgideki anlayışı analiz edilerek Platon’dan farklı yanları ele alınmıştır. Aristoteles idea’yı başka bir varlık aleminde değil bu dünyada nesnenin içinde olarak düşünmektedir. Bu yüzden başka bir varlık aleminde nesnenin ilk örneğini aramaya yönelmez. Değişme ve oluş halindeki bir fiziksel maddi dünyanın gerçekliğini kabul eden Aristoteles, bu dünyayı anlamak için dört neden belirlemiştir: Değişen nedir? (maddi neden) Değişen nesne ne olmaya doğru değişir? (formal neden) Ondaki bu değişime yol açan nedir? (fail neden) O niçin değişmekte veya değiştirilmektedir? (ereksel neden)

No comments:

Post a Comment